17 Ağustos 2011 Çarşamba

"Gün geçmiyor ki bir garipliğimiz daha yaşanmasın" ya da hay yumurtaya can veren Allah'ım!

"işte size cafelerde toplanıp kahve-sigara, uykusuz ve anlamlı gözler eşliğinde, bussiness, freelance ve home office tripleriyle şiir, edebiyat ve sosyoloji konuşan 4 tane dingil. Halkın böyle bir pratiği var mı oğlum?" Liman Mehmetcihat'ın hakkımda yorumu için tıkla.

14 yorum:

  1. arkadaş patronlu bir işe girmiş sanırım. allah sabır versin tabi. süleyman değirmileri okusun. ben okuyunca içim soğuyordu.

    YanıtlaSil
  2. ne diye ciddiye alıyorsun?

    elindeki kılıcı seninle keskinleştirmek isteyenler, o kılıçla ancak kendilerini kesebilir.

    YanıtlaSil
  3. soran sen olduğun için anlatayım neden ciddiye aldığımı ismail, hem belki biraz açılmış olurum, daraldım bu konudan.

    önce eleştirilmekten korkmadığımı söyleyeyim, eleştiri yazdıklarımızın dayanıklılığını ölçer, hiçbir eleştiri, eleştirdiği yapıtı kulağından tutup yerin altına sokamaz, değerinin altına çekemez, tersi de doğru ama, ben ne kadar uğraşırsam uğraşayım, ben de yapıtımı kulağından tutup yükseklere çekemem, değerinden fazlasına eriştiremem, yapıtlardır çarpışan sonuçta, benden çıkan bütün şiirleri otlağa salarım ben, artık kimin otlağında otlar, kimin bahçesine girer çıkar ben ona karışamam, seyrederim yalnızca, bakarım, anlamaya çalışırım, bu merakı da yaptığım işin önemli bir parçası sayarım.

    o yüzden eleştiriye karşı soğuk kalmak isterim, daha çok gözlemci konumunda. bazen, hele internet ve sosyal medya hayatımıza girdikten sonra ortaya çıkan gladyatör düzeninde soğukkanlılığımı korumanın zor olduğu anlar oluyor, 24 saat kuralım var benim, Demirel’den ilhamla, soğutmaya çalışıyorum kendimi, hiç olmazsa 24 saat. soğutamazsam arkadaşlarım beni yükseldiğim yerden indiriyorlar, uymamaya çalışıyorum beni kışkırtana. ajdar, çetebaşı, sikko, habis, maskara, sarıkızın tezeğini yemesi gereken adam gibi koleksiyonumu zenginleştiren çok sıfatım var. onların da çoğunu bu bloga koyuyorum, öyle kolay değil hayatımız, bu görülsün diye.

    bir de benim bazen kendimi kaybederek savaş açtığım olur, olmadı diyemem, çok değil ama bir iki mahalle savaşına katıldım, artık allah beni affetsin, o zaman karşımdakinin hakaretini de normal sayarım.

    şimdi diyeceksin ki sen değil miydin tenbelheyven’i seven, destekleyen, bendim. hala da benim. tenbelheyven’in birinci dönemindeki mizahı çok seviyordum, sıkışık dönemlerde mizah çok işe yarıyor, keşke ülkenin de bu gerginliğini alacak bir mizahçı, bir komik adam çıksa, açılırdık, halimize bakar biraz şişimiz inerdi. tenbelheyven’in ilk yazılarını bolca küfür içermesine rağmen her zaman kıkır kıkır gülerek okurdum, şimdi tenbel yalnızca kızgın, küfürleri kızgınlıkla sallıyor, sanki bir intikam timi gibi, o zaman bu intikam timinin önerisi ne merak ediyor insan, mizah yaparken merak etmiyorduk, iş ciddiye binince insan karşı tarafın önerisini merak ediyor, o zaman işler değişiyor, sert çatışma daha da sertleşiyor. şiir de çok gergin bir çatışma ortamı epeydir, şişinin sert bile olsa etkili bir mizahla alınmasını hala isterim, desteklerim.

    peki liman’ın benim resmimi alıp altına dingil yazmasını hangi kümeye sokabiliriz, hiçbirine. liman benim uzaktan izlediğim, bazı sözlerine katıldığım, ilgilendiğim genç bir şair. hakkında hiçbir yerde açıktan hiçbir şey söylemedim. bana kızgın olacak özel bir nedeni yok. olsa olsa benim şiirdeki konumuma ya da yazdıklarıma bir kızgınlık duyuyor olabilir, ama ben de onun öyle bir eleştirisini duymadım, resmimi koyduğu kaydın altına da yazmamış. demek ki eleştiri kümesine de sokamayız hakaretini. peki mizah var mı, liman’da mizah bazen oluyor, ama bu kez bu kayıtta mizah da göremiyoruz. o zaman ne, niye ben dingil oldum birden, bu nasıl bir şey anlamadım, merakım, ciddiye almam bundan.

    epeydir izmir’deyim, yan apartmanda bir kayınvalide gelecek gelininle facebook’ta ( onlar feys’te diyor) kavga etti, gelin ve damat feys’te ayrıldı, çağa bak, ben amerikalılara benzeyeceğiz diye üzülüyorum, yüzleşme (confrontation) tamamen kalkacak, bana saçma geliyor, eğer çok kişisel bir nedenden beni dingil buluyorsan bunu benim yüzüme niye söylemiyorsun, bu yazışmam bir bahane olsun, buradan bir çağrım olsun liman’a: liman, izmir’deyim, seni de tanımak isterim, bana yaz, buluşalım, neden dingilim ben de öğreneyim, belki dingil olmadığımı görürsün, belki de dingilden daha ağır bir sıfat bulursun, ama bir hukuk yüzyüze daha kolay kurulur.

    YanıtlaSil
  4. ben cok sasirdim, soylemeden edemedim. bir insanin bunca saygisizlik hatta terbiyesizligine karsin boylesine sahici ve samimi bir aciklama nasil/neden yapilir?
    ahmet bey siz gercekten iyisiniz; dunya, bildiginiz kotu..

    YanıtlaSil
  5. liman, senin ve arkadaşlarının ne dediğini anlamakta ben bazen zorlanıyorum, kusura bakma, hiçbir şeye sinirlenmemeye yemin etmiş bir sinirsizlik haliniz var, devamlı yerdeğiştiren kanılar-kanaatler-düşüncelerle sanki her türlü sinirin hep üstünde hep üstündeymiş gibisiniz ama bak
    soluyorsun
    . ben sana bana bağlamı, niyeti vesairesi belirli olan bir yazın türü olarak bir eleştiri üret mi dedim, oku bir daha ne dediğimi. esentürk’ün aracılığına gerek yok, şimdi buradan telefon numaramı veremem, esentürk’ten mail adresimi al, doğrudan haberleşelim. her şeyin birbirine karıştığı amalgam anları ben de senin gibi severim, bakarsın anlaşırız. selamlar.

    YanıtlaSil
  6. bir de şu: "adsız" kim bilemem ama mesut da ismail de ilgilenirsen kaybetmeyeceğin, kazanacağın iki isim. feys'ten ayrılıkların her zaman totolojik bir yanı var.

    YanıtlaSil
  7. "eğer bir işin hem iyi hem kötü sonuçları olacaksa niyete bakılır." der 'nokta' filmindeki karakter. bir işte, hem sonuç hem niyet kötüyse peki neye bakılmalı?
    yineliyorum, siz fazla iyisiniz.
    eleştiri/mizah olarak kabul edilemeyecek ifadeleri marifetmiş gibi kullananları anlamak pek zor..

    tavsiyenize de dikkat ederim.

    selamlar

    YanıtlaSil
  8. aslında beni yönlendiren güdü iyilik değil, merak. isa değilim, meraklıyım. du bakalım... :)

    YanıtlaSil
  9. cihat duman’dan hemen sonra
    tenbel de tabloya dahil olmuş
    , tenbel’e cevap verecek değilim, o bir internet kahramanı, ben
    internet kahramanı
    değilim.

    cihat duman burada dönen çatışmadan zevklendiğini
    söylüyor
    , ona cevap vereceğim.

    cihat duman bu kayda verilen yorumlara bakarak ibretlik ve rezalet bir grupsekse gençlerin dikkatini çekmiş, ben de baktım, bana destek çıkan üç isimden başka kimse göremedim yatakta, zaten birisi de adsız. şimdi ben cihat duman’ın twitter sayfasına girsem, en fazla üç dakikada ona terso çıkacak çok malzeme bulurum, ama bunu niye yapayım, başından beri ben de olayım, başkası da olsun, hatta cihat duman da olsun diyorum, poligamiyi savunuyorum, grupseks de poligaminin zirvesi değil midir, aynı anda aynı yatakta.

    beat kuşağı başlı başına bir grupseksti, burroughs ve ginberg yatağa girince hepimiz vay be diyoruz da aramızdan birileri yapınca bu niye ibretlik bir rezalet oluyor, ben anlamadım. evet cihat, biz büyük bir yatakta hep beraberiz, yalnızca mesut bostan, ismail pelit ve ben değil, şimdi isimlerini bir çırpıda saysam imrenip hocam ben de o yatakta olmak istiyorum diyeceğin bir sürü şair, birbirimizi çok seviyoruz, beraber yiyor, beraber dolaşıyor, beraber uyuyor, fikirlerimizden besleniyor, beraber yazıyor, yazdıklarımızı birbirimize okuyor, çeviriler yapıyor, yeni yazarlar keşfediyor, beraber tatile çıkıyor, seyahat ediyor, birbirimizin çocuklarını büyütüyor, birbirimizin başını okşuyor, bol bol eğleniyor, oyunlar oynuyor, çokça da çatışsak sana ibretlik ve rezalet gelen bu grupseksi yaşıyoruz, sen yapamıyorsan kendinde bir terslik ara, ne ben ne arkadaşlarım bundan utanacak, çekinecek değiliz, isimleri aşağı yukarı tahmin edebilirsin, büyük bir yatak, on - onbeş kişi varız. şairler grupseksi sever, bak beat kuşağına, bak bloomsberry grubuna, bak hemingway-fitzgerald-stein-pound-joyce-beckett’e, bak ikinci yeni’ye, bunda utanılacak bir şey yok.

    ben bir sabah uyanmışım, bakmışım genç bir şair bana dingil demiş, onu ucuz romancı kimliğimle bloğuma taşımışım, grupseks arkadaşlarımdan mesut bostan ve ismail pelit beni korumuş, bunda bir ibret varsa bu ibret sana, gençlere değil. bu kayda yorum düşmeyen diğer yatak arkadaşlarımın bana sorduğu soru niçin bu işlere karıştığım, ama bak bu bloğun başında internete duyduğum siniri yatıştırma merkezi yazıyor. sen anla, anlama, beğen, beğenme ben bu ortamda savunmasız yürüyeceğim, göğsüm açık benim, sen ve başkaları okları saplayacaksınız, ben okları kırıp yola devam edeceğim, interneti yenemezsin, yenilmeyi bilmek lazım, ancak o zaman kendini yıpratmadan sorunsuzca taşıyabilirsin. koşa koşa git, ttnet faturanı öde, çünkü yenebileceğin bir şey var,entelnettüellerin dünyasının geriye dönüşsüz bir hızla ilerlemesi karşısında duyduğun çaresizlik. bunu yenmelisin.

    YanıtlaSil
  10. sosyolojik değil psikolojik olalım, lütfen.
    http://www.youtube.com/watch?v=Kt6muXoikGk&NR=1

    YanıtlaSil
  11. Benden neden nefret ediyor ki bu çocuk. Oysa ben onun önerisine uyup gayrimenkullerimi satacak paramı şiir kitabına yatıracaktım. Kendisine de üstadım diyecek eteğine yüz sürecektim. Hay Allah. Hah hah.

    YanıtlaSil
  12. haklısın adsız, biraz psikolojik takılalım, biraz
    baskı altındaydım
    da :), bak bu da
    provası
    . selamlar.

    YanıtlaSil