28 Haziran 2013 Cuma

Gezi olaylarını ısrarla anti-Kürt - anti-İslam - seçkinci göstermek Gezi karşıtlarının sığındığı son düşsel sığınak, bu sığınağın da ötesinde ne var onu göremiyoruz. Yok mu öyleleri direnişçiler arasında, var, tıpkı Gezi karşıtlarının arasında kandökücüler olduğu gibi, öyle tertemiz dupduru aparı “boktansız” bir dünya herhalde yalnızca politik doğrucuların kafasında varoluş imkânı bulabiliyor, öyle ülküsel bir “boktansızlık” ancak mutlak tekillikle mümkün, “okunmayan harf” (mute) gibi, mutlak tekillikle beslenen herkese Allah acil şifa versin [*]. İlişkiye girmek lazım, ilişkiye girmek için bakmak dokunmak anlamak lazım, ama pencereden bakmayı kastetmiyorum, bakmak anlamak için de biraz pislenmeyi lekelenmeyi göze almak lazım, yoksa üç beş buyurgan kavramın esiri olur ne zaman kartalozlaştığınızı bile anlamadan kendinizi asıl “boktan”ın içinde bulursunuz, kişisel onurunuzu korumak için çıktığınız yolda kendinizi birden o çok nefret ettiğiniz eli bıçaklı kasaplarla aynı safta bulursunuz. Bakmak anlamak denince Agassiz’in hikayesini anlatmadan olmaz: Başarılı bir doktora öğrencisi bir gün ünlü bilimci Agassiz’e (1807-1873) geliyor. Agassiz öğrencinin önüne küçük bir balık koyup onu tanımlamasını istiyor. Öğrenci “Bu bir güneşbalığı” diyor. “Onu biliyorum” diyor Agassiz, “Bana onu yazarak tarif et”. Öğrenci, birkaç dakika sonra elindeki kağıda “Ichtus Heliodiplodokus, Heliichtherinkus familyası” filan yazmış geliyor, her şeyi sular seller gibi biliyor yani. Agassiz ne istediğini tekrarlıyor, “Balığı tarif et”. Öğrenci dört sayfalık bir deneme yazıyor. Agassiz öğrenciye balığa bakmadığını, bakması gerektiğini söylüyor. Üç hafta sonra balık neredeyse kokmuş ayrışmışken öğrenci balık hakkında nihayet bir şeyler öğrenebiliyor. Okumanın Abece’sinde [1934] bu hikayeyi anlatan Ezra Pound şöyle not düşüyor: “Hiç kimse bu anektodu anlamadan modern düşünceyi anlayamaz”.

 [*] Narsisistik savunma, bir felaket olacağı yolunda sürekli bir korkuyu barındırır.

1 yorum:

  1. Bakmadan anlamak mümkün değil, ama bir şeyler söylemeye engel olmadığından herhalde çok kişi böyle yapar. alaksız belki ama biyolojik/fiziksel bilimler eğitiminin önemini burada hissediyorum. deneysel düşünmenin, gözlem yapmanın getirdiği anlama bir kaldıraç gibi dönüştürücü düzeyde etki yapıyor.
    benzer bir düşünce akışıyla kendi yazdıklarımdan bir örneği de linkleyeyim, etkileşsinler:)
    http://www.birgun.net/writer_index.php?category_code=1196815149&news_code=1370335894&year=2013&month=06&day=04#.UdHYZZjZXdk

    YanıtlaSil