5 Temmuz 2013 Cuma

[Bakın işte bu vandalizm: Murat Belge Beyoğlu’nda rahatsız edilmiş.] Murat Ağbi’nin Türkiye’de sokakta elini kolunu serbestçe sallayarak keyfini çıkararak dolaşma hakkı hepimizden çoktur. “Folklorik takılma”yı “düşünmek” sanan ülkede ömrünü düşünmeye verdi, her düşünen insan gibi düşündükleri epey tartışılıyor ama Murat Belge gibi düşündüğünü inat ederek ama hiç kavgasız hiç gerilimsiz anlatabilen kaç kişi gördünüz, göremezsiniz ki, yok çünkü. Hiç kimseyi kırmaya girişmeden düşünebilmeyi becerebilecek insanların reddedilmez bir gücü oluyor. Böyle o kabalığın yapılmış olması bence vandalizmdir, Gezi’de vandalizm yoktu.


2 yorum:

  1. Kesinlikle.
    İnadı sadece inat olarak (boş kategori biçiminde)sevip, direnmeye kenar süsü yaparken sorun yok, ama inat belli birinin cisminde işlemeye başladığında özne-fobisi hortluyor düşüncenin. Kristalleşen her odağı "kaçın! merkez oluşuyor!" çığlığıyla karşılayan kavramsal eziyet.

    YanıtlaSil
  2. o kadar mı yüksek zekalı uzaylıyım ya, utandım valla :/

    doğru bir şey söylediniz, büyük ve hareketli bir şeyi "ama"nın önüne koyup arkasına sözde argüman tıkıştırmak aptalca. şöyle bir şey; inadı sadece eyleme yakıştıran, söz söyleyenin "acil durumlar" sırasında susmasını buyuran, düşünceyi "olaylar bitene kadar" ertelenmeye çağıran bir tepkinin inadı ve inadın olası hatalarını ancak polisten kaçarken kabul etmesi, düşüncede kabul etmemesiydi sorun. Gezi'nin tamamında değil, çevremde gelişende gördüğüm böyle bir "sus emri"ni düşünerek söylüyorum; Gezi'nin maddesindeki "inat karizması"nı ancak eylem olarak onaylamada ters giden bir şeyler vardı, düşünceyi illa ki "şimdi ve burada"ya yapıştırmak isteyen bir şey. Bunda da yüksek zekalı uzaylılara dair bir yan var sanki. Attila İlhan ve Murat Belge olmadıkça tutturukçunun -güzel tutturukçunun diyeyim- kolayca sepetlenmesinde niye vandallık olmasın?

    YanıtlaSil