Her zaman bir takım oyuncusu oldun,
Yanında hep bir soru--
Eğer dünyanın sonu buysa, sonu mu sahiden?
Hayır. Budist misin? Belki. Muson mu?
Evet.
Bodrum katında bile bayıldım sana
Biraz kömür alabilir miyim diye
sorduğumda ve cevap evetti.
Parlaklığın doygun haline evet
Ve tarla kuşunun dayanıklığına
Cennetin kapısında öter o. İyi de,
kapı açık mı? Sürgülü mü? Evet.
Gerçi hangisine evet? Hangisinin
cevabı evet olamaz
Öyleyse soruyu ters çevir. Pamela şömineye
eğilmişken
hızla dönüp diyor ki Evet! Seni
Boston’da karşılayacağım
Dokuzu beş geçe, eğer İrlandalılığım,
küresel ağaç perileri
Ve “evet”imin orman perileri hâlâ iş
başındaysa.
İyi de Pamela, ne demek bu? Ya tersi olursa
Diye öne sürülen bir evet miyim ben?
Yoksa gökyüzü alıp götürdü mü benden
nihaî tahminini
Sonuçta her şeyin nasıl belki de berbat
olacağı hakkında
Zaten bu da baştan beri bildiğimiz
bir şey, bir evetle hafifletilmiş
Ne istediğimiz, gün gibi açık ama yine
de ışıldayan kuyruğuna
Sahipken yıldızların. Yoksa onlar
asterisk mi? Evet. Altında ne var
En aşikâr sorunun? Ölümlü müyüz?
Evet. Daima
Şimdiden sonra mı gelir bu? Evet.
Gelişmeni seviyorum
Basit bir soruya verilen bir
cevapken, dünyayı enseden yakalamış
Bir barış hali olmanı. Yalan mı
dediğim? Evet.
Gülümsüyor musun? Evet. Ardından geliyorum,
evet mi? Cevap yok.
Kenneth Koch'un New Addresses kitabından.