28 Şubat 2011 Pazartesi

Bil bakalım neden?

Baba evindesin, baban sabaha karşı seni uyandırıyor, oğlum ben eve gideceğim, burası neresi diyor, çok üzüleceğini sanıyorsun, ama üzülemiyorsun, bil bakalım neden? Alt komşu arıyor, çabuk koşun sizin banyodan bizimkine şakır şakır su akıyor diyor, bakıyorsun, evet akıyor, telaşlanacağını sanıyorsun, ama telaşlanmıyorsun, sanki orada değil gibisin, bil bakalım neden? İki gündür ziyaretçi olduğun çocukluk şehrinde, eskimiş Anadolu Apartmanı’nın yanından yürürken duygularının hey gidi diye yükseleceğini sanıyorsun, hayır, bakıp geçiyorsun, içinde hiçbir şey kımıldamıyor, bil bakalım neden? Posta kutuna, istediğin duygusal sıçramayı gerçekleştirebilmen için ilaç sayılabilecek bir mektup gelmiş, ne güzel diyeceksin, alışkanlıkların sana öyle diyor, sevinirsin diyor, hayır, sevinç yok, sıçrama yok, tık yok, bil bakalım neden? Erbakan ölmüş, fikirlerine katıl katılma, kurtuluş ülküsüne inanan biri daha gitti, öyle kalakalırım sanıyorsun, hayır, çabuk geçiyor şaşkınlığın, bil bakalım neden? Kitabın çıkmış, tuğla gibi, şimdiye kadar okunmadığın kadar okunuyorsun, keyfini çıkarman lazım, kitabı görmemek için kanepe yastığının altına sakladın, bil bakalım neden? Hayır, savaşacaksın diyorsun, kılıçları kuşanıyorsun, sırtın dimdik oluyor, hazırsın, hem de nasıl, ama sonra birden oturup bana bir bardak su verin demek istiyorsun, bil bakalım neden? Duygularının devamını getiremiyorsun, hepsini orada öyle bırakıyorsun, bil bakalım neden?

2 yorum: