Köye geldim, köylülüğün yok olması fikrine kahroluyorum, ilk dikkatimi çeken şey asmanın bu yıl bu mevsime göre geçen yıllara oranla daha az büyümüş olması oldu, sordum, yıl geç geldi dediler, sonra İzak'a [Galimidi] anlattım, o da bana Yahudi takvimine göre her üç yılda bir on üç ay olduğunu, yani şimdi nisan sonu olduğunu anlattı, üç yılda bir yıl geç geliyor yani, bunu bu yıla ait bir saptama olarak söyleyen köylü sayısı mutlaka bunun döngüselliğini bilen köylü sayısından çoktur, buna üzülüyorum işte. Yahudilerin, bayramların aşağı yukarı aynı mevsime gelmesi için üç yılda bir bir ay ekleyerek ay takviminin gezginliğini azalttığı da söyleniyor, ama ben bunun doğa gözlemciliğiyle de ilintili olduğuna inanmayı yeğlerim, her şeyin bir tedbir olduğu fikri beni boğuyor, neyse,
doymadım, yengeye de sordum, evet dedi, asmalar geç uyandı bu yıl, yıl geç mi geldi dedim, geç geldi, hoğacıklar soğudu bu yıl dedi, Türkçenin bu somutluk eğilimini [havacıklar] çok seviyorum, köylülük yok oluyor biliyorum, kasabaya oğlanlar elektrikçi, kızlar gelin gidiyor, yok olmasın, köylülükte de bir direnme gücü olsun, dilek bu, öngörü değil.
Köylüleri niçin öldürmeliyiz?
YanıtlaSilBu sorunun karşılığını bulamıyorum
içinden çıkılmaz bi olay, ama önemsiz
köylüleri öldürmesek de olur
hatta onların kalın suratlarını
görmezlikten gelebiliriz
yapılacak çok şey var daha
sözgelimi ben, kendim
hiç hayıt ağacı görmemişim
görmeden ölürüm diye korkum da yok
değil mi ki albatrosu Baudelaireden
Yves Bonnefoydan semenderi öğrendim
bir gün bakarsınız
şu güzelim bilgiç beynimi kırıp
teneşir tahtası olarak kullanabilirim.
İsmet Özel