22 Haziran 2013 Cumartesi

Benim babamın sana kötülük ettiğini gördüğümde ta küçük yaşta evimden kaçtım, senin gibi düşünmeyi öğrendim, yalnız kalmayı göze alıp evime sırtımı döndüm seninle arkadaşlık ettim, benim büyük ülkem sen oldun, senin okuduğun kitabı okudum, senin gittiğin filme gittim, senin dinlediğin türküyü dinledim, sen sokaklarda itiraz için yürüdüğünde yanında durdum elini tuttum, beni kendinizden biri saydığınızda rahat uyudum, her yerde seni savundum, bana ne aşağılayıcı isimler taktılar yine seni savundum, babamın sana yaptığı bütün haksızlıklara göğüs gerdim, sana en ufak bir şey yapıldığında karşı çıkmazsam kendimi ahlaksız saydım, senin bana duyduğun sevgiyle mutlu oldum, vatanım sen oldun, benim kalabalığım sen oldun. Sonra babam yaşlandı, güçten düştü, senin baban palazlandı, plütokrat oldu, benim çocukken terkettiğim o size komşu evde babasız büyüyen küçük kardeşime kötü davranır oldu, kardeşim sokağa çıktı, yok olmaya - yok edilmeye karşı çıktı, sırf “Ben de varım, buradayım” dediği için baban onu öldürmek istedi, mecaz olarak söylemiyorum, bayağı öldürmek istedi, ama bakıyorum sen şimdi plütokrat babanı savunuyorsun, canına kastetilenlere şimdi her türlü hakaret dolu sıfatı - eskinin ezileni, yeninin zalimi olarak - sen yakıştırıyorsun, yok olsa sevineceğini açıktan çekinmeden cihana duyuruyorsun. Şimdi Allah aşkına söyle, peki o çocuk senin günahsız oğlun olsaydı, onun ne yapmasını isterdin?

1 yorum: