20 Mart 2011 Pazar

Bugünün cüreti ile dünün cüreti arasındaki uçurum.

YKY şiir yıllığını hazırlayan Baki Asiltürk’ü kınayan şairlerin yazdığı bildiride, dikkatimi en çok şu bölüm çekti: “... sayısız çalışma ve çeviriye imza atmış Mehmet H. Doğan’ı sadece ‘seksenli yılların eleştirmeni’ biçiminde niteleyerek, artık aramızda olmayan bu değerli yazardan söz ederken ‘keşke bu kuş, biraz daha kartal bakışlı olabilseydi’ deme cüretini gösterebilmektedir.” Bu arkadaşlar nerede yaşıyorlarsa ben de oraya taşınmak istiyorum, güzel bir yer orası, öyle görünüyor, sakin, her şeyden azade, bir kibar insanlar bölgesi, belli ki dost gönüllerin söyleştiği bir yer, bizim burada cüret sözcüğünü kullanmak için koyduğumuz çıta o kadar yüksek ki, insanın bizim burada ‘keşke bu kuş, biraz daha kartal bakışlı olabilseydi’ sözünü edebilmeyi cüret olarak görmesi imkansız, bizde cüret [düşüncesizce, saygıyı aşan davranış, cesaret] en ağır hakaretler için bile kullanılmıyor, o unutuldu, ne cüreti, kınamak için de söylemiyorum, yanlış anlaşılmasın, teknolojinin getirdiği bir özgürlük var, bir çocukluk hastalığı, geçecek, elbet bir yoluna girecek, bu yeni cüret çıtası mesela bende sonunda bir nikotin bandı etkisi yarattı, buz gibi soğuttu, hiç etkilenmiyorum, ama tabii kim istemez birine ‘seksenli yılların eleştirmeni’ demenin cüret sayıldığı o güzel ülkede yaşamayı, gerçeklerin zulmünden arınmış olmayı, ama demek ki onlarla aramızda bir uçurum var, bu uçurum beni korkuttu bayağı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder