11 Kasım 2013 Pazartesi

[ Şiiri eğer geleneğe dayalı bir güzel söz söyleme sanatı olarak görüyorsanız, size dilin her hali yeter. (*) ]

1956 yılında, Rimbaud'nun nesirlerini çevirmek isteyen İlhan Berk'in, o yıllarda kullandığımız dili bu iş için yetersiz bulması, İlhan Berk'in tek başına duyduğu bir çaresizlik değildir, bu çaresizlik bir sıçrama öncesi çaresizliğidir, o yıllarda şiirde ( hâlâ bugün bile tartışageldiğimiz ) büyük bir yeniliği tetiklemiştir. 

Bir o yıllarda yazılan bir şiirin diline bir de Rimbaud'nun bir düzyazı şiirinin diline bakarsanız, İlhan Berk'in ne dediğini anlamak çok kolay olacaktır. O yetersizliği hissedenler dilin alanını öyle başarılı genişletmişlerdir ki bugün bir meydana çıkıp mısırkalyoniğne diye bağırsanız takma adı o olan bir genç mutlaka size döner bakar, ikinci yeni bugün kullandığımız yetenekli dilin başlangıcıdır. 

Bu dille ne yapılır hiç bilmem. Doğrusu, bu haliyle bizim bu dille bir şey yapılmaz. Bunu bozmak, yeniden yaratmak gerek, çıkar yol bu bence - İlhan Berk'in dediği bu. Eğer bu söz üstünden olumlu olumsuz ciddi bir değerlendirme yapmak istiyorsanız, yeniden yaratma dediği bu şeyi gerçekleştirmiş mi gerçekleştirememiş mi ona bakın, İlhan Berk'in yapıtı ortada, örnek bir yapıttır, dilin belini getirmek de onun sözüdür. Üstelik 1956'dan sonra dilin genişleyen alanında Rimbaud'yu da çevirmiştir

Fethi Naci'nin İlhan Berk için anadilini bilmiyor demesi de benim tanıdığım İlhan Berk'in çok hoşuna gitmiştir, onun şiirin yabansılığına dair düşüncelerini bilenler biliyor, anadilini bilmeyen bir şair tam da bir İlhan Berk izleğidir, o bu sözü düşünsel bir merakla kabul etmiş hatta oradan epey yol bile almıştır, keşke yaşasaydı da sorabilseydim, alacağım cevap aynen bu olurdu.