“Bir filmi öpemezsiniz” demiş Jean Luc Godard
ve bu genellikle doğru, yani öpüşmeyi siz başlatamazsınız. Film isterse öpüşmeyi
kendisi başlatabilir, çok daha uzun boylu olduğu için, eğilerek, karşı koymak ne
mümkün, zaten gereğinden fazla kibar davranırdınız ve nezakette her zaman geçirgen
bir şey vardır, Romalı şairlerin önemle belirttiği gibi. Demek ki Film ile aranızda
bir öpüşme gerçekleşebilir ve bu harika olabilir, Film ne kadar çok alâkasız
olursa ve seyretmek için ne kadar çok para ödemek zorunda kaldıysanız o kadar daha
harika, filmlerde fahişelerin biraz fazla özel olduğu için öpüşmekten
hoşlanmadıkları söylenir ama, gerçi ben aynı fikirde değilim, çünkü bazen
insanoğlu seni tanımladığını bir öpücükle göstermek ister, senin yüzü olan gerçek biri olduğunu ve, kesenkes, yüzün
nerede olup nerede olmadığını bildiklerini adeta sana ispat etmek ister ve böylece
sen de bilirsin ki, hiç şüphesiz, ikinizin de ödemesi yapılmıştır. Fakat bununla
şimdi kendini kötü hissetmeni istemem ve özür dilerim, çünkü sen gerçekten
öpülebilir birisin, şu ana kadar filmlerde
oynamasan bile, pencere ve anahtar deliklerinden
seni gözetlediğim kadarıyla öylesin. Çoğu kez elinde bir kitapla görünüyorsun ve Tanrı bilir kafanda ne çalıyor - seni
kendi kendine defalarca tekrar ederken hayal ediyorum, “at yolu biliyor, at
yolu biliyor” - ve hatırlıyorum: film konusunda Jean Luc Godard kadar bilgili
birinin bile biraz kafası karışmıştır. Filmi öpebilirsin, eğer Film seni öpmek
istiyorsa. Bütün mesele, sonunda, Filmin senin dudağına pek o kadar meraklı
olmaması.
Josh Bell'in One Shies at the Prospect of Raising Yet Another Defense of Cannibalism şiirinden çeviri.