2 Aralık 2009 Çarşamba

Kurtuluş mücadelesi.

S : Bir arkadaşım bugün kurtuluş mücadelesi diye bir söz etti. Çok eski bir ülküden hafif bir rüzgar esti. Kaldı mı sence bir kurtuluş mücadelesi?


C : Çok doğrudan sordun. Hâlâ varmış gibi gözüken ama kaybedilmiş bir mücadele, kurtuluş mücadelesi. Neden kurtulunması gerektiği ile ilgili, gözlemlere - deneyime dayalı somut bir fikir listesini elde etmek kolay olsa da, her kurtuluş mücadelesinin en zor tarafı neye dayanarak bir kurtuluş olacağı, dolayısıyla kurtulunca neler olup biteceğidir, bu kaybolmuş gitmiş. Adına ülkü denilen şeyin insanı aldattığını, sonunda şiddet doğurduğunu, ülkünün bir aldatmaca olduğunu söylüyoruz yıllardır, ben de söylüyorum, Cioran'ı da ondan sevdik : Bir yerde biri iyiliğin sözcülüğünü yapmaya başlamışsa o yerde kötülüğün ayağa kalktığını düşünebiliriz. Çünkü koyu bir ülküler çatışmasından geçti dünya, sonunda ülküler arasındaki duvar yıkıldı, peki ne oldu, kurtulma düşüncesi bitti mi? Bir standart kondu, insan haklarına saygılı bireyler dünyası, evrensel hukuk sistemi vb. Ama duvar yıkıldıktan 20 yıl sonra bakıyoruz, biz ona doğru koştukça o nihaî kurtuluş düzeni bizden koşarak uzaklaşıyor. Yakalamak imkansız. Ama ne var? Bize her gece televizyondan anlatılan masallar umudumuzu ayakta tutuyor. Ha gayret yaklaşıyoruz. Bu ülküler zamanında da böyleydi, perde her gece açılırdı, açılmak zorundaydı. Ülküler bitti, tiyatro bitti. Bunu diyebilir miyiz? Diyemeyiz, sahne kendini iyice geniş bir alana yayarak seyirlik olmaktan, içinde dolaşılan [ ve çok büyük olduğu için artık sahne olduğu anlaşılmayan ] tek bir platforma dönüştü. Bakıyorum etrafıma, seyrediyorum insanları, mimikleri, koşuşturmaları, refleksleri, gündelik kaygıları, insanların arasındaki ufak temaslardaki şifreleri. Kurtuluş yalnızca başını sokacak bir çatı, cebine koyabildiğin ve senin karnını doyuran para ve yanındakinin senin varoluşuna duyduğu uzaklık [ saygı ]. Başat hedef bu. Hiç ülküsüz de olmuyormuş değil mi? diyorum kendime. Yersizyurtsuzlaştırma diyorlar, insanda bir farkındalık yaratacak bir teknik olarak, yerden yurttan bir çıkış imkanı farkındalığı. Ama bakınca ben insanları yersizyurtsuz görüyorum, tam tersi olsa diye düşünüyorum, yerliyurtlulaştırma. Bir kurtuluş fikri, kurtuluş ülküsü, bir kaynağa dayanan salih amel, bir güzel ahlak düşüncesi. Kimse özlemiyor mu bir ülkünün sıcak yuvasını? Bir insanla yoldaş olabilme imkanını yaratan fikir ve [ gelecek için ] bir ülkü birliğini? Kurtuluş mücadelesini. Nihaîlik fikrini. Omuzdaşlığı. Ama ne yapalım? Bekleyeceğiz. Şu anda bir ülkünün örgütleyebileceği bir şey kalmadı dünyada, oraları işgal altında, ahlak düşüncesinde direnmekten başka bir çare yok. Sorsan bana Öyle diyorsun ama, kurtulunca ne olacak? Size anlatabileceğim bir şey var mı, yok. Dünyaya şimdiki gibi ülküsüz sıradanlık hükmettikçe göreceğiz, bu ülküsüzlüğün zulmü çok büyük olacak.

SORU : Çelişiyorsun.

CEVAP : Ne güzel, evet, çelişiyorum. Ben bir Karamazov’um.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder